İlk Çalışmalar Kavaklar Soyutlananlar Dönüşüm Ödüllü Baskıresimler
Biyografi Ödüller Üyesi Olduğu Dernekler Seçilmiş Juri Üyelikleri
Kişisel Yurtdışı Yurtiçi Yarışmalı
Yayımlanmış Yazılar Kitap ve Kitap içi Bölüm Yazarlığı Editörlükler Söyleşiler Hakkında Kişisel Sergi Katalogları Radyo ve TV Programları
Geri Dön

Yayımlanmış Yazılar

 NİCE NİCE YILLARA…

Prof. Atilla Atar

Sanatçı.

Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Eski Dekanı.


 

İzmir-Buca Yüksek Öğretmenokulu’ndan Baskıresim Dalı’nda ihtisas için gittiğim Paris’ten yurda dönüşümde; eski görevim yerine isteğim dışında bir başka eğitim kurumunda görevlendirilmiştim. Bir süre sonra 1983 Mayıs’ında Öğün Bakır’dan bir haber aldım. Eskişehir Anadolu Üniversitesinin, kurulacak Uygulamalı Güzel Sanatlar Yüksekokulu için öğretim elemanı kadrosunu oluşturduğunu, kendisinin de birkaç ay önce göreve başladığını söylüyordu. Öğün,  “sen de gelir misin?” deyince heyecanlandım. Bu,  Paris dönüşü haksız bir uygulamanın mağduriyetini gidermem için de bir fırsattı. Başvuru dosyamı hazırlayarak Eskişehir’in yolunu tuttum. Randevu saatinde Rektörlük ofisinde idim. Hocam çalışmalarımı görür görmez; “Senin ne işin var oralarda?  Hemen başvurunu yap” diyerek beni Personel Dairesi Başkanlığına yönlendirdi. İşlemler uzun sürdü ve 10.07.1984’te Açıköğretim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başladım. Benden önce göreve başlayan Öğün Bakır ve merhum Şahin Özyüksel ile   Altıgendeydik. Demirbaşımız, bir odada üç masa,  üç sandalye idi.  Güzel sanatlarla ilgili bir mekan henüz yoktu.  Kampüsün yarısı inşaat halindeydi. Kente ulaşım için, birkaç otomobili olanın dışındakiler, askeri birlikten kalan mavi boyalı eski servis otobüslerini kullanıyorduk. O yılların Eskişehir’i yazın toz, kışın çamur deryası boz bir orta Anadolu  kentiydi. Akşam olunca herkes evinde, sokaklar bomboştu. Kente alışamamıştık. Yaşam, fakülte ile ev arasında sürüp giderken kampüsteki hareketlilik her geçen gün artıyordu.  Eski binalar yıkılıyor,  temeller atılıyor,  yeni binalar yükseliyor,  binaların donanımları kurulan atölyelerde üretiliyor, bir gecede taşınan çam ağaçlarıyla yeşil alanlar oluşturuluyordu. Biz de güzel sanatlara verilecek bina inşaatının bir an önce bitmesini bekliyorduk. Derken  Aralık 1984’te Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’nden aldığım bir yazı ile  Danıştay kararıyla  Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi’ne tekrar atanmam gerektiğini öğrendim. Paris dönüşü yapılan haksız ve gerekçesiz atamanın  iptali için Danıştay’da açtığım dava lehime sonuçlanmıştı. Memleketimize gidecektik. Atama için istenen formları doldurmadan önce Rektör’ün olurunu almak istedim. Canan Hanım’dan randevu alıyor, Hocamla bir türlü görüşemiyordum. Her defasında başka bir zamana ertelenmesinden Hocamın niyetimi anladığını hissettim. Sonunda durumumu anlattım. Yasal hakkımı kullanmak istediğimi, memleketim İzmir’e dönmem için böyle bir fırsatı bir daha yakalayamayacağımı söyledim. Hocam beni dinledikten sonra; “Bak Atilla, seni çok iyi anlıyorum, isteğin çok makul. İzmir yaşanılacak bir kent. Ama yaşadığın yer kadar çalışma ortamı da çok önemli. Gideceğin yerde bunları bulabilecek misin? Sen beni dinle burada kal. Çok yakında bu üniversitenin olanakları ile sizler sanat imparatorluğunuzu kuracaksınız. Burası çok farklı olacak. Dediklerimi eşinle değerlendir ve öyle karar ver” dedi. Değerlendirdik ve kalmaya karar verdik.

Tam 28 yıl sonra,  bana çok şeyler katan, severek, emek vererek çalıştığım Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden yaş haddinden emekli oldum. Bu uzun zamanda Anadolu Üniversitesi çok gelişti, çok değişti, Dünyanın sayılı üniversiteleri arasına girdi. Keza Güzel Sanatlar Fakültesi de, Çizgi Film, Baskı Sanatları ve Cam gibi farklı bölümleri, çağdaş altyapı ve donanımıyla, ulusal ve uluslar arası etkinlikleriyle, aldığı “Kurumsal Onur Ödülleri”yle Hocamın dediğini doğrularcasına ülkemizin en başarılı, en çok talep edilen fakülteler arasında yerini aldı. Türk ve yabancı sanatçıların eserlerini envanterinde barındıran Çağdaş Sanatlar Müzesi de bu dönemin çok önemli bir kazanımıdır.

 

Pek çok kurum ve kuruluş gibi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin de fikir babası Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in ne denli geniş bir vizyonu olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz.

Ülkemiz, onun öncü, yaratıcı kişiliği ve varlığında çok şey kazandı.

 

Güzel insan Yılmaz BÜYÜKERŞEN’i  75. yaş gününde minnetle, saygıyla selamlıyorum.

 

Sevdikleriyle daha nice nice sağlıklı, mutlu yıllara…

(Prof. Atilla Atar “Gönüllerde 75 Yıl Yılmaz Büyükerşen” Sayfa: 46-47, Eskişehir, 2014)