Bir Özgün Baskıresim Sanatçımızın Uzun Yolculuğu…
Prof. Dr. Bahadır Gülmez
Özgün baskıresim dalında en zor teknik olarak bilinen litografi alanında önemli bir yol kateden ve adını ülkemiz sınırları dışında da duyuran saygın bir sanatçımız Atilla Atar. Kendisi Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi. Yurtiçinde ve yurtdışında birçok sergi açan sanatçı, en son Dakka’da (Bangladeş) gerçekleştirilen 8. Asya Sanat Bienali’nde ülkemizi temsil etmiştir.Yaklaşık yirmibeş yıldır baskıresim çalışıyor.
Sanatsal devinimler kuşkusuz betimsizdir. Ama bazı devinimler ayrıcalıklıdır. Atilla Atar’ın yapıtlarında da bu ayrıcalığın evrimsel bir çizgide, özellikle son on yıl içinde iyice belirginleştiğini ve kendine özgülüğünün gitgide “bu ortam benim ve ben oradayım” dercesine yeni bir boyut kazandığını öncelikle vurgulamalıyım.
Sanatçının özellikle son yedi yıl içinde gerçekleştirdiği litografilerde, bu tekniğin özen isteyen karmaşık anlatım yöntemlerini, büyük bir cesaretle ve belki de bunun da ötesinde büyük bir duygusallıkla ve coşkuyla, ama her zaman mükemmele erişme tutkusuyla özenle kullanmaya çalıştığını görmemek olanaksız. Bu elbette çok yorucu bir serüvene çıkmak olsa gerek.
Doğa görüntüleri (sanatçının vazgeçemediği ve aslında büyük bir ustalıkla da sergilediği çalışmaları genelde doğa çıkışlı) onun litografi alanında çok renklilikle çalışma kaygısının önemli kayıtları. Bu litografiler, derinlik geliştiren ve görme biçimi olarak insan belleğinde tad bırakan çalışmalar. Örneğin Kapadokya’nın gizemli görüntüleri, bu serüvende şiirsel bir coşku veriyor insana. Ama sanatçı salt resimsel kaygıyla çalışıyor. Ürününü birkaç renkle kotarma kaygısı yok. Litografide renklerin sınırsız olanaklarını heyecanla sorguluyor. Renklerin serüvenine duygusal bir içtenlikle katılıyor. Çalışmalarının boyutu büyüdükçe, renklerin dili, yarattığı estetik beğeni bir inceliğe dönüşüyor. Renk zenginliği dokusal anlatımla buluşunca, bu inceliğin aslında yaratıcılık eyleminin kendisi olduğunu düşünüyorsunuz. Artık sanatçının kendi dili, bağımsız, özgür bir resimsel söylem oluyor. Ama bu söylem, bizi doğa görüntülerinin özerkliğinde coşkuyla buluşturduğu gibi geometrik yüzeylerde yoğunlaşan duygusal anlatımda da buluşturuyor. Çünkü; dışavurumcu-soyut anlayışla açılım kazanan çalışmalar bunlar.
Sanatçının bıkmadan, usanmadan konuları ince ince dilimlerle enine boyuna ketlerle, zaman zaman bir önceki dönemini yeniden sorgularcasına, yeni arayışlara yöneldiğini görüyoruz. Tutkusu, litografide çok renkliliğin sınırsız evrenine girebilmek.
Ama aynı zamanda bir uzay duyarlılığı ve geometrik duyum var ki, sanatçının yapıtları “Kompozisyon” ve “İsimsiz” olarak adlandırdığı litografilerinde anıtsal bir görünüme bürünüyor, zaten o nedenle gözümüz zevki, tadı buluyor. Litografiler kronolojik bütünlük içinde sıralandığında, görüyoruz ki Atilla Atar, eski uğraşlarına yeni sorgulamalar katarak yeni çözümlemelere, eski çözümlemelerine yeni anlamlar vererek sanatsal yaşamında bir bütünlüğe ulaşmayı ilke olarak benimsemiş. Bu evrimsel süreçte, sözünü ettiğim devinimlerin bir belirginlik kazandığını ve onun sanat yaşamında çok önemli bir noktaya ulaştığını önemle belirtmek istiyorum. Yeni arayışlar, yeni teknikler birbirine eklene eklene sanatçının kendisine özgü yeni bir anlatım biçimi ortaya çıkıyor. Sanatçının yapıtlarını bütünlüğü içinde değerlendirdiğimizde, ilk ürünlerinin yedeğinde, kendiliğinden yola çıkan bir biçim anlayışı, değişik zaman dilimlerinde farklı katmanlarda beslenerek yeni nitelikler kazandığını görüyoruz. Sanki bir takım ince bağlar bir dinamizmle beslenerek sağlam, olumlu ve doğal bir ivme kazanmış. Elbette uzun sorgulamalar, uzun arayışlar ve emek gerektiren bir süreç bu. Fakat şurası kesin ki bu süreçte, sanatçı, birçok sanatsal niteliklerin üst üste binmesiyle ayrı bir evreye geçiyor sanat yaşamımızda.
İstanbul Airlines BOARD MAGAZINE, Yıl : 6 Sayı : 24